30 Eylül 2009 Çarşamba

Sırası Geldiğinde...



Sırası geldiğinde...


Git, diyeceksin...

Hiç plan yapmadan, hiç aldırmadan sarsıntılara ve coşkulara, o sıraya manalar, mantıklar yüklemeyeceksin, sadece git diyeceksin, diyebileceksin...

Sırası geldiğinde, sarıl diyeceksin sonuna kadar, bırakmayacaksın elindekini, onla bir olduğunu hissettiğinde, tüm yerine oturması düşünülen taşların oldukları konum önemsiz kalacak, ve sen içinden haykıracaksın sarıl diye.. sarıl sımsıkı sarıl...

Ve yine sırası geldiğinde, bırakacaksın kendini ruhuna ve içsel dünyana, o içinden gelen çağrıyı yüksek sesle ve sonuna kadar haykırarak gel, diyebileceksin, ne olacağı ne hale düşeceğin belli olmadan. 
Gel, gel...

Sırası geldiğinde sen, sen olduğunu hatırlayacaksın ve senin sıran olduğunu hissedeceksin.
Ve işte o an bu an deyip yola düşeceksin, derviş gibi...

Türkiye'ye dönerken sordular "Dönüyorsun ne hissediyorsun?"
"Ben dönüş yolunda değilim, ben tek yönlü bir yoldayım." dedim hiç düşünmeden...
Bu şöyle bir şey, ben dönünce Türkiye artık Türkiye degıl, ya da Brezilya 2. gedişimde ilk Brezilya olmayacak, onlar da, yaşam da ve sen de ve ben de her an değişiyoruz.

Coşkunu yaşamamdıysan o anda, ikinci döngüde coşku ile karşılaşıyorsun.
Eğer seni ağlatan şey senin engellemenle ertelenmişse, ikincisinde ağlatıyor seni.
Eğer sevgiyi unuttuysan, ikincisinde buluyor seni...
Sakladıkların gün yüzüne çıkıyor, ikincisinde

Amasya'ya yaptığımız geziyi düşündüm dönerken, kahvehaneye girdiğimizde kimseyle konuşamamıştık. Utancımızdan arabada uyumak için park edecek yeri, şehrin bir ucu olarak seçmiştik.
Oysa şimdi, hiç bir şeyden çekinmemiştim, korktuğum çekindiğim anlar yoktu.

Kafana taktıklarımın komik olduğunu gördüm.
O kadar da değersizlermiş ki geçip gittiler, benimle yitip gitmektense...

Yolun  yaşamda kısalığını gördüm, tüm anlar çok kısa ve çok değerli, senle oluyorlar hep ve sadece sen bunun farkındaysan o andasın.
Yoksa geçip giden bir boş zaman.

Arzuyu gördüm, hayalime ve yoluma olan arzuyu ve bağlılığı beni ben yapan adımların yolunu gördüm.
Hepsini bende gördüm.

Bir çok meleğim oldu benim yolda, Rio da basamaklarda benimle konuşan çocuk, Brasilia'da beni şehir dışına taşıyan kişi, bir boş bankta yanımda oturan ve içindekini söyleyebilmeyi gösteren Solon (güneşin sesi), yolda gözleriyle yolumu işaret eden tanımadıklarım, yazılarımı kağıda döktüren o, şimdi tam sırası deyip de uykudan uyandıran Sao Paolo meleğim, uzak mesafelerden adımıma adım katan eller, sevgi ile açılmayı gördüğüm Cintia, bir an için gelip karşıma dikilen dreamerlar, yüzüme yüz olan dreamerlar, yirmi dakikada gözleriyle içimden geçip giden Panalepo...

Hepsi benim için ordaydı ve ben onları görmek istediğim için çıkmıştım yola.
Şimdi biliyorum ki her tarafımda melekler var ve bu melekler benim için benle beraber ve benden de çok benimleler.
Tek söyledikleri, şimdi sırası geldi demek...

Evet şimdi sırası geldi.
Yeni adımların yeni heyecanların ve yeni günün sırası geldi.

Bugün bu sayfadan ayrılıyorum, ama bugün aynı zamanda yeni bir bütünleşme, kendimle ve senle.
Ben seni bende, sen de beni bende gördün.

Şimdi birlikte yükselme zamanı.

Sırası geldi..

30.09.2009
23.58
Istanbul.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Yol Zamanı


Yol zamani.

Ne olup bittigini karsilastirma ile anlayabilirsin, ama o cok da dogru bir yol degil, baska bir yetenegini ve acikligini koy bunun icin. Ictenlik olabilir mi bu? Teoride evet pratikte de bakmak gerekli.

1 aydir turkce konusmuyorum, bir rahatsizlik duymadim, zeytinyagli da yemedim hic, mangalda yapmadim, yoldaki insanlarin bakislarina da maruz degilim. Peki ne bok oldu o vakit.

Soyle soylıyeyım, gezinin buyulu bir gucu var, senin tum olusturdugun dengeleri, alanlari, davranislari yada ustune giydigin kilifi tanimiyor. Seni oldugun halinle ortaya koyuyor. Seni seninle bulmani sagliyor. Zorluyor... Sen kimsin dercesine sarsiyor, sercan in cizdigini degil oldugu halini gosteriyor.
Dervisler cok gezerlermis, yola dustuklerinde de ellerinde bir kaplari birde yurekleri varmis.
Belki onlarin yolculukta kesfettiklerini bizler de bir zamani geldiginde yapabiliriz. Ben de yapabilirim, bakalim bu yolda ne kadar basarabilmisim.

Bir gun yanlis otobuse bindigimde ani bir korku ve cekingenlik yasamistim, o an gereksiz dedim, kotu degil iyi nokta bulacak seni... Iste o bir andan sonra hic cekinmedim yaptiklarimda...
Gezinin getirdigi sihir.

Adriana ile onla karsilastigimizda konusurken sona sakliyabilecegim bildirimleri ve fikirleri acikca soyledim, iyiydi bu, o da geziyle geldi

Denize yanliz basima giderken gercekten birini aramadim, ama olsa iyi olurdu dedim, ne olcak benim bu esli hareket merakim. Kimseye ozlem duymadim bu konuda ama olsa nasil olur diye aklimdan gecirdim...

Bir kere gece uyanip yemek yemedim, bilen bilir deliyimdir bu konuda.

Bir gun birisi sinirlarimi zorladiginda kabul edip ilerledim, cok agir dokunsa da pesini birakmadim, sonar da bazen sinirlandirdigim halimi gordum hayatimda..
Bu kesif icin olmazsa olmaz yolculuk durmayin yerinizde, gezinin...

Bagimliliklarima karsi durmadim, onlari serbest biraktim, onlar da beni. Cunku rahatlik alanimizdan cikmanin en onemli ani, bagimliliklarimiz ve onlarin yerini almasina izin vermemiz gereken yenilikler.
Bu konuda cok adim attim,oyleki ilk anin sercan'i degil de o anin sercan'i vardi artik. Bagimsiz ve daha da sinirsiz ucabilen...

Istemediklerimi soyledim, istediklerimde sonuna kadar gittim. Dert edecek kadar zaman vermedim sorunlara, en sevdigi cicegin tum cicekleri perdeden koptugu anda bile, olsun deyip gulen sevgi dolu birini gordukten sonra cok zordu artik benim icin tasalari tasimak..

Dun gece bir ruya gordum, bir ozel yeni yapilmis yeri ziyarete gidiyoruz annemle bizi kabul ediyorlar. Sonra birden bizi yeraltindaki yere davet ediyorlar, ben inelim diyorum. 35 kat asagiya iniyoruz.
Indigimiz zemin camur, bir de gol var, gunes var ama cok guclu degil. Birde fok geliyor onu seviyorum. Sonra oraya basklari da geliyor kimisi olmus(dead) karakterler, kimi de tanimadiklarim. Bir farenin uzerine basiyorum, aman tanrim gibisinden bir durum. Dunyanin merkezine giden bir yolculukta bir fare katili olarak uyaniyorum...

Belki de kisa bir ruhsal ozetti bana gorunen, belli olmayacak hic bir zaman.

Cok gezen mi sorusu geldi bilgelik icin, yolda ona cok baktim. Farkindalikla yol alan bunu her yerde yapabilir, bir istanbul gezisinde dahi…
Lakin bilinmedik bir yere yolculuk, ordaki degil sendeki bilinmedikleri gosteriyor.

Bir an bile dusunmeyin, cikin yola...
Yol zamani.

Sao Paolo-Madrid ucagi.
27-28/09/2009





Zorlayıcı

Sabahin Koru...

 

Bir saat olmadan uyandim, sanki dimdik ayaktayim. Bir hisimla duraga gittim otobus beklemeye koyuldum, koyulma tam bir koyulmaya donustu, bir saati biraz daha gecince dedim ki ben her yere gec kaldim.

Netice boyleydi yol cizilmisti vê ben gidemedim gitmeyi planladigim yere, aslinda cok da istemiyordum, zira biraz yalniz kalabilirim dedigim bir gundu benim icin.

 

Eve geldim, bir kahvalti ardindan 2 saat uyumusum sonra kendimi buranin en guzel parkinda buldum. Biraz da firsat bu diyerek bu geziyi vê yollarini dusundum, hissettim vê kendimi dinledim.

 

Ayrilmak her donem hic sorun olmadi bende, bulusmaya inanc cok kuvvetli oldugundan bunu dert edinmiyorum. Beni hep heyecanlandiran, meraklandiran icimi kipirdatan bir sonraki adim olmustur.

Burdan sonra yapacaklarim, gorecegim insanlar, paylasilacaklar vê yeni akisin getirdikleri beni yerimde tutmaz.

 

Yoldaki hayallerimin tetiklendigi, kendi yapacagim seylerin sinirsizligimi gordugum bir yolculuktu bu...

 

Beni bana getiren..

 

Zorlayici.

3 yıl sonra...

3 yil sonra...

 

Insan degisiyor hakkaten ama Marina icin degisim sadece icsel olmus, gorsel olarak hic degismemisti.

 

Sabah Sao Paolo'ya 15 saatlik bir otobus yollculugunun ardindan vardim. Once Maria’ya gidip cantami birakmam gerekiyordu. Zira canta 35 kiloya dayanmisti. Dusunun az geriye gitsem devrilecek gibiydi. Indigim yerden eve gelisimi cok net bilmiyorum ama, dedimki buluruz nasil olsa hakkaten de oyle oldu, geriye baka baka yolu buldum. Bır metro ile gectim ve gayet kolaydi.

Evde Mai (maria’nin annesi) beni karşıladi. Bir banyo yaptim 3-5 nota baktim bilgisayarada ve disari ciktim. Lakin Marina’ya gidecegim icin herkes endislenmis olacak ki, buna klasik Brezilyali sendromu diyorum, butun gidis yollari icin herkes seferber oldu. 10 telefon edildi, e haliyle benim artik evi bulmamam biraz salaklik olcakti.

 

Ben Sao Paolo’nun ana meydanina indim aklimdan 2 sey geciyordu ilki eve kokonut meyvesi almak, ikincisi bitmek tukenmek bilmeyen magnet isteklerini yerine getirmek. Herhalde gezim turistik olmadigi icin hic magnet satan bir yere rastlamadim. Bu kadar zor olacagini tahmin etmemistim, sonucta fahis fiyata herlade havaalanindan alicam dedim. Iki japonun yaklasik 70 yaslarinda calistirdigi bir hedieyelik esya dukkaninda 2-3 sey buldum ama kadinlar biraz japon oduklarindan anlasmamiz uzun surdu. Magnet bulana kadar neler cikarttilar karsima bilemessiniz, bir ara bebek cikardilar oyuncak. Tomi arigatto dedim gulduler, eski bir deyim ise yariyormus. Birde eccissa, juvissyhai kelimeleri var, ki bunlari Erinc bilir… Onlari kullanmadik 70 inden sonar zaten kullanilmaz heralde.

 

Ordan ciktim yolda bir adamla tanıstım tezgahtar, burda yolda tezgah acmak cok rahat, zabita yok burda sadece polis var ve poliste bolivyali ve lublanli bir cok kisiye goz yumuyor. Yaptiklari da guzel seyler. Konustugum lublanli bana tezgahin uzerinde olan bayragini gosterdi, ben turkum dedim, ne yapacagini sasirdi. Burda tum lublanli, arap, irakli, turk, herkese TURCO deniyormus, ben Istanbul deyince adam havaya uctu. Tezgahi birkakacak gibi oldu, lan dedim numarami yapiyor niye abartti bu kadar, ama iste vatan meselesi heralde. Bana hediye olsun bunu al hediye olsun bunu al darken eglenceli bir konusma gecti sokak ortasinda, pardon sokak denmez dev bir ana cadde, Bagdat caddesinin 10 kat sasalisi.

 

Ordan ciktim, otobus duragina indim, tipleri duzgun 2-3 gence otobusu sordum ilgilendiler. Dediler burda ingilizce bilen az bizi buldun sanslisin, yok dedim duraga bir goz kestirdim, sizi en otobus bilir buldum ondan konustum gulduk birlikte, ardindan da benim arac geldi.

Biraz kalabalik tabii hatta 130 kilo biri vardi. Otobuse binisi ve inisi ozel izinle…

 

Velhasil portekizce konusan biletci ile anlasarak ben duragimda indim. Hemen Marina’nin evinin orasiymis. 5 dakika sonra evlerindeydim. Kardesi 9uncu kattan dusecekti beni gorunce, yahu sakin olun Turco…

Iceri girdigimde Marina henuz isten donmemisti. Biraz konustuk erkek kardesi auroveda ve yoga hocasi gayet sprituel ve rahat biri ayen de Marina ya benziyor. Annesinin gozlerinden isik cikiyordu. O da etkilli zamanin spiritual kisilerindenmis. Gozlerinden isik cikiyor zaten kadinin.

Biraz sonra annesi torunlari almaya gitti, kardesi de odaya gitti, bana da istersen televizyon izle dediler. Yok artik…

Neyse 30 dakaika kadar yazilarimla ilgilendim, ardindan annesi torunlarla dondu. E tabi cocuklarla olunca karisti ortalik ben bayagi dagittim onlarla.

 

1 saat sonra Marina geldiginde biz alt alta ustu uste salonda didisiyorduk cocuklarla.

 

Biraz evde kaldik ardindan haydi disari diyerek koyulduk yola, Marina hakkaten degismemısti. 3 sene once Italya’da karsilasip 2 haftayi manyaklar gibi beraber gecirmistik. O gunlerden konustuk yeni olaylari konustuk. Sonra arkadasinin restaurantina gittik. Oldukca guzel bir yerdi. Kadin gazetecilikten sikilip restaurant acmis, baya da unlu bir yer olmus sonrasinda. Biz bizeyi birazda abartarak orda yeni anlari yeni dostlari her bir konuyu konusarak ilerledik. Zekasina hayranim bu kizin 3 sene onceki konusmalarla simdikileri birlestirip bir yere variyor ve cidden yasiyor hayati. Saclarinda bir tek beyaz yok, doktora gitmis bir gun goz altimda cizik olustu sasirdim demis, doktor hic sasirma bu kadar gulersen sonunun bu olacagi kesin zaten demis, birakta o cizik te olsun o kadar.

Annesi ve babasi da geldi sonra restauranta, annesine ozel bir hediye verdim kadin bayildi, birde Marina dan daha genc duruyorsun dedim, ayaklari yerden kesildi, hakkaten de oyle ama kadinlara iltifat her yerde olumlu etki yaratiyor. Esi de super biri muhendismis, biraz konustuk ona da bir yuzbasi rutbesi rozeti verdim, dedim Turkiye de her kapiyi acar, eger onla gelirse ulkeye ne olur bilemem tabii…

 

Gece biter gibi oldu, Marina Roma’da sabahladigimiz gune de atfen eve mi gitcez sercan dedi, hayir dedim. Sehir merkezine surelim araci dedik. Gittik en civcivli mekana herkes bir dunya, gece sex shoplarin acik oldugu, orospularin kendini sattigi, her yerde her turden insanin opustugu bir Sao Paolo gecesine daldik.

Biz iki dreamer zaten sinirsiz konusuruz, iyice sinirsiz en derin konulara kadar girdik, bazen o bana bazen ben ona guldum, bazende sen de bu kadar mı sinirsizmisin beaa diye cikıstik birbirimizin limitlerini zorladik.

Iyi bir konusmaydi ki ilk defa Brezilya’da icki ictim, midemden dolayi icmiyordum ama bu gece farkli idi.

 

Ardindan bir gece klubune gittik, tabi oncesinde o bar bu bar derken turlamistik zaten baya. Burasi 3 katli bir yerde her yerde baska muzik caliyor insanlar iplemiyorlardi hic bir seyi, boylesine rahat barlar gormek guzel kasinti insanlar hic degiller. Gidin konusun dans edin opusun hersey serbest, atis serbest….

 

Saat 5 e dogru hadi dedik donus yoluna gecelim, arabayi zor bela bulduk ve yola ciktik, olmaz denen oldu ve aracin benzinı bitti yolda, ehhh turgay seren durumu, ebesinin a… ali sami olduk.

Ben zaten 5 kere benzin bitmesi olayi yasamisim artik olmaz diyordum, Brezilya’da oldu.

Marina gitti yakindaki bir yerden PetroBrasil merkezinden benzin getirdi, buranin en buyuk petrol firmasi logosu BP gibi ama ortak degillermis, yemez dedim, Ingilizler boyle bir kiyak konuyu kacirmazlar, vardir bir baglanti. Gecenlerde yerin 6.000 m mi 60.000 metremi hatirlayamadim, denizde cok zengin petrol bulmuslar. BP ıle bırlikte...

 

Eve vardigimizda saat 6.00 a.m. idi ben yatarken saatti 7.00 a.m. e kurdugumu hatirliyorum.

Sabah NGO toplantisina gidecegim diye…

Sonra ucmusum.

 

São Paolo

26.09.2009

Abagiânia

Abagiânia

 

5 sene evvel dizlerinde yasadigi bir problem yuzunden ameliyat olmak uzereyken bilindik bu sehre gitmeye karar verir Dario. Aslinda isi ve imkanlari el veriyor olsa da, operasyon sonrasi yasanacak 1 aylik yatak istirihati onu zorlamistir.

Boyle anlatiyordu Adriana babasi hakkinda, o sehre goturen hikayenin ardindaki neydi dedim bende…

 

Yine bilindik bir hikaye aslinda, 9 yasinda sprituel ozelliklerini ve metafizik guclerini kesfeden bir adamin hikayesi. Adi John... Burda John of God diyorlar.

 

Adriana bana anlatinca, yarin gidiyoruz dedim. O da sasirdi. Benim hislerime itimad eder, ama sormaktan alamadi kendini,

neden Sercan!

 

Ona ikimizin de orda olmasi anini hissettigimi, son gunlerde konustugumuz parcalarin birlesecegini umuyorum diye soyledim. Onun cuma cok onemli bir sinavi olmasina ragmen, biz yola cikma karari aldik.

Carsamba sabah 5'te Abagiania icin adimimizi disari attik…

 

Rachel, fransiz bir gezgin. 2 hafta once gelip, Adriana'da 10 gun kalmis, Abagiania'ya ozellikle gitmek icin Brasilia'ya gelmis.

Zaten sizde once bu sehre gelmelisiniz. Burdan 1,5 saat suren bir yolu var.

 

Oraya saat 7.30 olmadan varmaliydik. Ben ehliyetsiz oldugumdan sehirler arasi kullanmak istemedim, uyuyacak gibi olmaktan yol sabah baya zor gecti.

Neyse, zamaninda yetistik, ikimizde uyumadik...

 

Buraya girmek icin beyaz giyinmek gerekli, yollarda beyazlar icinde bir suru insan gorunce saskinligimi gizleyemedim.

Avustralya, orta asya, hatta japonya'dan bile gelen var. Bu kalabalik nasil olcak derken biz aracimizla merkezin kapisindan girdik.

Etraf meleklerle dolu, genc yada yasli farketmeden bembeyaz herkes. Siramizi almak icin bir dizi karisik islemleri tamamladik ardindan ana salona gectik. Burda yaklasik 500 kisi vardi, bir yandan insanlar da gelmeye devam ediyordu.

O esnada icerde ve bulundugumuz alanda nasil bir konsantrasyon oldugu soyliyeyim; sanki herkes tek beden gibiydi, ucuyorduk.

Ben dil bilmedigimden biraz yabanci kalsam da Adriana yardimci oldu.

O daha heyecanliydi, cunku cuma gunu onemli bir beden terapisi sinavi vardi, burdaki enerji gecisinin onu etkilemesinden cekiniyordu.

 

Abagiãnia'daki bu merkezde 5 asamali bir healing yapiliyor. John bu healingin basinda bulunan kisi, bunu yaparken entetiy denilen varliklarla baglantida, daha net hali, kendisi degil baska bir varliga araci oluyor.

Bunu yaparken degisik durumlar var, yuzyuze geldiginiz anda sizde yasanan fiziksel ve ruhsal sorunlari hissediyor. Bunun ardindan tedavisi icin size dogal ilac veriyor yada ruhsal veyahut fiziksel ameliyat yapiyor. Dariu'nun dizine saat 02.00 a.m. de ruhsal ameliyat yapacagini soylemis, Dariu, 2'ye 2 dakika kala bir uyanmis, sonra vucudumda isi hisseetim demis, yaklasik bir 5 dakika sonra gecmis, sabah kalktiginda dizi ile ilgili sorunu yokmus ve bu 5 sene once olmus. Hala da hic bir sorunu yok. Ben de olur mu canim dedim ama bakin neler oldu...

 

Siramiz icin 1,5 saat bekledik.

Iceriye dogru ilerledigimizde avuc iclerim ve kollarim yaniyordu. Adriana hemen onumdeydi, kuyruktaki kisiler sirayla John'un yanina geliyorlar 5-10 saniye durup ayriliyorlardi.

Ben Adriana ile aramda mesafe biraktim, sira bize yaklastikca Adriana titremeye basladi, John cok az konusuyor biriyle yuzyuze geldikten sonra kagida birseyler yazip veriyordu.

Adriana'dan onceki 3 kisi ile ilgilenirken John bir benim gozlerimin icine bakiyordu, bir de Adriana'nin. Sonunda yanyana geldiler, konusma 2 dakikayi bulmustu, herkes saskindi. John Adriana'yi odaya giren 1500 kisiden bir kacinin oturabilecegi bir yer gosterdi, sonrada bana dogru elini uzatti yanina 10 adim atarak yaklastim, uzaktan geldigimi soyledi, seninle konusmamiz lazim dedikten sonra kagida bir seyler yazdi ve yardimcilariyla konustu. Onlar beni bir baska yere aldilar. Tum seans odada oturanlar ile 1 saat sonra tamamlandi.

 

Biz Adriana ile bir araya gelip olanlari konustuk. Ondan oglenden sonra yapilan calismada ruhsal ameliyat operasyonunda yaninda olmasini istemis sonra da konusacagiz demis.

 

0glenden sonraya 2 saat vardi, biz hepbirlikte oranin kutsal corbasini ictik, ardindan da benim sasirtan recetemdeki ilaclari aldik. Oldukca uzun karmasik ve cok rastlanmayan turden notlarin alindigi bir recete imis benim ki. Simdi recete buyuk olunca, burda yasanan su seninle cok derin bir baglantiya gecilmis ve healing da iyi bir kademe acilmia demek oluyor.

                                                                                             

Oglen seansi, 4:40 da bitti. Adriana ile birlikte John'un odasinin kapisina gittik. 1 saat kadar sonra Adriana odaya girdi, yaklasik 40 dakika kaldi. Adriana cikarken goz goze geldik benimde iceri gelmemi istedi.

 

Bizimle ayri ayri konusmasi cok ozeldi. Bir healing seansini benzersiz gecirdigimize inandik.

Cikinca Rachel'e olanlari detaylica anlattik, arkadasimiz da olsa John ile bu kadar yakinlasmamiz onu kiskandirdi. O an birlikte soyle bir karar verdik. O odada konusulanlar bizde sakli kalacakti, anlasilan bu bizim icin daha iyiydi.

 

Kalmayi planlamis olmamiza ragmen sehirden ayrildik, donuste hava kararmisti, Adriana cok yorgun da dustugunden araci ben kullandim.

 

O gun yasadiklarimizi konustuk, sonra birlikte Abagiania parcasini soyleyerek, eve dogru ilerledik....

 

25.09.2009

Sao Paolo yolu.

01.29 a.m.